Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Etmenin - HANBELİ ALİMLERİ

a - İbni Teymiyye şöyle dedi:

"Asker emirlerinden veya bunlardan başka her kim tatarların safına geçerse işte o kimse tıpkı onların hükmünü alır. Onlar İslam şeriatinden her ne kadar uzaklaşıp irtidat etmişlerse o kimse de aynen onlar gibi irtidat etmiştir. Sahabeler zamanında namaz kılan, oruç tutan ve müslüman cemaate şavaş açmayan bir topluluğa sırf zekat vermemeleri sebebiyle sahabeler mürted hükmü vermişlerdir. Buna göre Allah-u Teâlâ  ve rasulünün düşmanlarıyla beraber müslümanlara karşı çarpışan ve müslümanları öldüren kimselere nasıl davranırlardı acaba?" (Fetvalar c:28 s: 530)

İbni Teymiye bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ  kitap ehlini kötüleyerek şöyle buyuruyor:

"İsrail oğullarından inkar edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmalarındandır. Yaptıkları kötülüklerden birbirlerini sakındırmazlardı. Yaptıkları ne kötü idi. Onlardan çoğunun küfredenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar azabta temellidirler. Eğer Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasıklardır." (Maide: 78-81) 

Allah-u Teâlâ  bu ayetlerde Allah-u Teâlâ'ya, nebisine ve ona inen şeylere imanın, kafirlere dost olmamayı gerektirdiğini bildirmektedir. Eğer onlar dost edinilirlerse işte o zaman iman yok olur. (İktidau’s  Sırat el-Mustakim c: 1  s:221)

İbni Teymiyye bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ , onun gibi başka ayetlerde de şöyle buyuruyor:

"Onlardan çoğunun küfredenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar azabta temellidirler. Eğer Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasıklardır." (Maide: 80-81)

Allah-u Teâlâ  bu ayette şart cümlesi kullanmıştır. Koşulan şart gerçekleşecek olursa meşrut (kendisi için şart koşulan) da gerçekleşir. Eğer şart gerçekleşmeyecek olursa meşrut da gerçekleşmez. Zira Allah-u Teâlâ  şöyle buyuruyor:

"Eğer Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları dostlar edinmezlerdi." (Maide: 81)

Bu ayet, ayette zikredilen imanın, kafirleri dost edinmeye zıt olduğunu apaçık bir şekilde göstermektedir. Çünkü bir kalpte gerçek iman ile kafirleri dost edinme bir arada bulunamaz. Ayet  yahudi ve hristiyanları dost edinen kişinin Allah-u Teâlâ'ya, nebisine ve ona inen şeylere gereği şekliyle iman etmediğini ortaya koyuyor. Allah-u Teâlâ'nın aşağıdaki şu sözü de buna benzemektedir:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

Allah-u Teâlâ önceki ayetlerde  hristiyan ve yahudileri dost edinenlerin mü’min olmadıklarını haber vermişti. Bu ayette ise onları dost edinenlerin, onlardan olacağını bildiriyor. Kur’an ayetleri birbirini doğrular." (Fetvalar   c: 7 s: 17)


b - El Amir Billah el-Abbasi kitabından naklen İbnil Kayyım şöyle dedi:

"Allah-u Teâlâ, mü’minlerle yahudi ve hiristiyanların arasındaki dostluğu keserek onları dost edinenlerin  onlardan olacağını bildirmiştir. Sözünde en doğru olan Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

Allah-u Teâlâ, onları dost edinenlerin kalblerinde hastalık bulunduğunu, bu hastalığın hem aklın hem de dinin bozulmasına sebep olduğunu bildirerek şöyle buyuruyor:

"Kalplerinde hastalık olanların; "bize bir kötülük isabet etmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, katından bir fetih veya bir emir getirir de onlar nefislerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar." (Maide: 52)

Allah-u Teâlâ bundan sonraki ayette:

"İman edenler derler ki: "Sizinle beraber olduklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin edenler bunlar mıdır?" Onların amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır." (Maide: 53) buyurarak hristiyan ve yahudileri dost edinen kimsenin bütün amellerinin boşa çıktığını haber vermiş ve böylece mü’minleri dikkatli olmaya sevketmiştir." (Ahkamu Ehli’z Zimme  c:1 s: 233-234)

İbni Kayyım bir başka yerde şöyle  dedi:

"Allah-u Teâlâ, kafirleri (yahudi ve hristiyanları ) dost edinen kimsenin onlardan olacağına ve imanın ancak onlardan beri olmakla gerçekleşeceğine hüküm vermiştir. Dostluk beri olmanın zıddıdır. İkisi aynı anda hiçbir zaman bir arada bulunmaz. Bir kişiyi dost edinmek onu aziz kılmak demektir. O halde kafiri zelil etmekle onu dost edinmek aynı anda asla gerçekleşmez." (Ahkamu Ehli’z Zimme c: 1 s: 242)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ'nın hükmünden daha iyi bir hüküm yoktur. Allah-u Teâlâ yahudi ve hiristiyanları dost edinenin  onlardan olacağına hüküm vermiştir. Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:

"Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır." (Maide: 51)  (Ahkamu Ehli’z Zimme  c: 1 s: 195)


c - Muhammed b. Abdul Vehhab (Hicri 1206 yılında vefat etmiştir.) İslam’ı bozan meseleler hakkında şöyle dedi:

"İslam’ı bozan sekizinci mesele: Müslümanlara karşı kafirleri desteklemek ve onlara yardım etmektir. Bunun delili ise Allah-u Teâlâ'nın şu ayetidir:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 51)  (Ed-Dureru’s-Seniye  c: 10  s: 92)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"İnsan Allah-u Teâlâ'yı birleyip bütün şirkleri terketse bile müşriklere düşman olmadığı ve onlara düşman olduğunu ve de buğz ettiğini apaçık bir şekilde söylemediği müddetçe dini ve İslam’ı asla sahih olmaz. Allah-u Teâlâ  bununla ilgili olarak şöyle buyuruyor:

"Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kavmi, babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları olsalar bile Allah’a ve rasulüne düşman olanlara sevgi gösteriyor bulamazsın. İşte bunların kalblerinde (Allah) imanı yazdı ve O’ndan bir ruh ile onları destekledi. Onları, altlarından ırmaklar akan cennete sokacaktır; (öyle ki onlar) sonsuza dek oradadırlar. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bunlar Allah’ın hizbidirler. İyi bilin ki! Muhakkak ki kurtuluşa erecek olanlar Allah’ın hizbidir." (Mücadele 22) (Ed-Dureru’s-Seniye c 8 s: 113)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"İster şirk koşsun, isterse şirk koşmasın muvahhidlere karşı müşriklerle beraber olan salih müslümanı tekfir eden Kuran’dan, sünnetten ve alimlerin sözlerinden çokça deliller vardır." (Ed-Düreru’s-Seniye c: 10 s 8

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Küfre rıza küfürdür. Bütün alimler bunu açıklamıştır. Kafirlere dostluk göstermek de aynı şekilde küfürdür." (Ed-Düreru’s-Seniye c: 10  S: 38)

 
Hanbeli olan Necd alimlerinin bu konuda yazılmış çokça kitap, risale ve fetvaları vardır.

Bunlardan bazıları şöyledir:


1 - Şeyh Süleyman b. Abdullah b. Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab (Hicri 1233 yılında vefat etmiştir.) şöyle dedi:

"Allah-u Teâlâ sana rahmet etsin.

İnsan müşriklere ve dinlerine buğzetmesine rağmen, onlardan korkması, onları idare etmek istemesi, onların şerlerini defetmek için zahiren müşriklerin dinini kabul ettiğini göstermesi neticesinde velev ki İslam dinini ve müslümanları seviyor olsun yine de onlar gibi kafir olur.

Hatta sadece kafirlerin dinlerini zahiren kabul ettiğini gösterse bile yine de kafir olur.

İslam diyarında olmasına rağmen kafirlerin itaatine giren, batıl olan dinleri kabul etttiğini gösteren, onların dinlerine malıyla ve gücüyle yardımcı olan, mü’minlerle dost olmayıp kafirlerle dost olan, tevhid ve ehlinin askeri iken şirk ve şirk ehlinin askerlerinden olan kişinin durumu acaba nasıl olur? Hiç bir müslüman onun Allah-u Teâlâ  ve rasulünün en şiddetli düşmanı olduğunda şüphe etmez.

Ancak ikrah altında olan hariç. Müşrikler tarafından tutuklanan ve ikrah altında olan kişi, kendisine küfür olan şeylerden; "şunu  söyle, bunu yap, eğer yapmazsan, söylemezsen seni öldürürüz" diye söylendiği  veya onların istediklerini  verinceye kadar şiddetli işkenceye tabi tutulduğu zaman, işte bu durumdayken kalbi imanla dolu olduğu halde müşriklerin istediğini diliyle kabul edebilir.

Küfür kelimesini şaka yoluyla söyleyen kişinin  küfre gireceğinde bütün alimler icma etmişlerdir. Acaba korktuğundan dolayı ve dünya metaı elde etmek için küfür işleyen kişinin durumu nasıl olur? (Elbette daha kafirdir.)

Şimdi Allah’ın yardım ve desteğiyle söylediğim hükümlerin bazı delillerini zikredeceğim." (Sonra 21 delil zikretmiştir) (Ed-Delail Kitabının Başında, Ed-Düreru’s-Seniye c: 8 s: 121)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ müminlere yahudi ve hristiyanları dost edinmelerini yasakladı ve kim onları dost edinirse onlardan olacağını bildirdi. Bu hüküm mecusileri ve putperesleri de dost edinenlerin onlar gibi olacağını gösterir." (Ed-Düreru’s-Seniye c: 8    s: 127)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkar etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah’a iman etmeniz sebebiyle rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hala (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim onu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur." (Mümtahine: 1)

Allah-u Teâlâ  bu ayette akrabaları ve arkadaşları olsa bile Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarını dost edinen kimsenin doğru yoldan ayrıldığını ve sapık yola düştüğünü bildirmiştir.

Her kim böyle yapan kimsenin doğru yolda olduğunu ve sapık yola düşmediğini iddia ederse işte o kimse Allah-u Teâlâ'yı yalanlamış olur.

Her kim de Allah-u Teâlâ'yı yalanlarsa işte o kimse kafir olur.

Ayrıca Allah-u Teâlâ'nın haram kıldığı kafirleri dost edinme amelini helal kılmıştır. O halde her kim Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılarsa işte o kimse kafir olur." (Ed-Düreru’s Seniye c: 8  s: 141)


2 - Şeyh Muhammed b. Ahmed El-Hıfzi şöyle dedi:

"Büyük günahlardan daha büyük ve daha çok tehlikeli olan meselelerden bazıları şöyledir:

Her kim kafirleri dost edinmeye rıza gösterir  veya onlarla dost olmaya karar verir ya da nefsiyle, malıyla veya diliyle onlara yardımcı olursa işte bu kimse büyük günahlardan daha büyük olan en büyük suçu işlemiştir. Allah-u Teâlâ  bir müslümanın öldürülmesine bir kelimeyle bile olsa yardım eden kişinin şiddetli cezaya uğrayacağını bildirmiştir. Durum böyle iken İslam’a ve müslümanlara karşı savaşanlara yardım eden kişinin durumu nasıl olur acaba?"

Sonra sözlerinin devamında şöyle dedi:

"Bahsedilen bu meselelerde ikrah durumu söz konusu olmazsa şayet, bu meselelerin her biri kişinin imanını zedeler İslamını da yok eder. Bundan tevbe etmeyip inad eden kişi İslam’dan irtidat etmiş sayılır. Gizlice yapan ise dinde nifak işlemiştir." (Ed-Düreru’s Seniye  c: 8  s: 257)


3 - Şeyh Abdurrahman b. Hasan (Hicri 1285 yılında vefat etmiştir.) şöyle dedi:

"Tevhidi bozan meselelerin en büyüğü üç tanedir:

üçüncüsü: Müşriklere karşı dostluk göstermek, onlara meyletmek, onlara elle, dille veya malla yardımcı olmak. Allah-u Teâlâ'nın:

"O halde kesinlikle kafirlere arka olma."  (Kasas: 86) ayetinde buyurduğu gibi...

Allah-u Teâlâ  bir başka ayette şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki Allah, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimseleri dost edinmenizi size yasaklar. Her kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (Mümtahine: 9)

Allah-u Teâlâ'nın bu sözü İslam ümmetinden olan mü’minleredir.

Ey bu hitabı duyan kimse!

Bu hitaba göre durumunun ne olduğunu ve bu ayetin hükmünün neresinde olduğunu iyice bir düşün!" (El-Mevrid el-Adebu’z-Zulal s: 237-238)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Yasakladığı amelleri işleyen ve böylece muvahhidlerin yolundan başka bil yol tutan kimse  hakkında Allah-u Teâlâ  şöyle buyuruyor:

"Onlardan çoğunun küfredenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar azabta temellidirler." (Maide: 80)   

Allah-u Teâlâ bu ayette kafirlere dostluk gösterenleri kötülemekte ve onların Allah-u Teâlâ'nın gazabını ve de cehennemde sonsuza kadar kalmayı hakkettiklerini bildirmektedir. Bunu iki şekilde tekid etmiştir. Sonra ise kafirleri dost edinmenin Allah-u Teâlâ'ya, nebisine ve nebisine inenlere iman etmeye zıt olduğunu  bildirmiştir. Bu ayete benzer şöyle bir ayet vardır:

"Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azab olduğunu müjdele! Mü’minlerden başka kafirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah’ındır. Allah size kitapta: "Allah’ ın ayetlerinin inkar edildiğini veya onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın. (Böyle yaparsanız) elbette siz de onlar gibi olursunuz" diye bir hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya toplayacaktır." (Nisa: 138-140) (Ed-Düreru’s Seniye c: 8 s: 173)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Zikrettiğim ayetlerin benzeri başka ayetlerde Allah-u Teâlâ  şöyle buyuruyor: 

"Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin! Siz onlara karşı sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar size gelen hakkı inkar etmişlerdir. (Ayrıca) Rabbiniz (olan) Allah’a iman etmeniz sebebiyle rasulü ve sizi (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı. Şayet siz benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı kazanmak amacıyla çıktınızsa (nasıl olur da) onlara karşı hala (içinizde bir) sevgi gizlersiniz. Ve ben, sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilirim. Sizden her kim onu yaparsa, elbette o doğru yoldan sapmış olur. " (Mümtahine: 1)

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun edinenler ile kafirleri dostlar edinmeyin! Eğer mü’min iseniz Allah’tan sakının!" (Maide: 57)                                           

Allah-u Teâlâ  bu ayetlerden önce şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

Bu ayetler ve bunlar gibileri, bu günahın ne kadar büyük olduğunu göstermekte, ayrıca bu günahı işleyene zalim sıfatı vermektedir. Bunlar ve benzeri ayetleri düşünen kimseler bu amelleri işleyen kimsenin İslam milletinden irtidat ettiğini apaçık bir şekilde anlar." (Ed-Düreru’s Seniye c: 8 s: 188)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ şirkten ve müşriklerden beri olunmasını, onların tekfir edilerek onlara düşman olunmasını, onlara buğz edilmesini ve onlara karşı cihad edilmesini farz kılmıştır. Buna rağmen:

"Zulmedenler kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler..." (Bakara: 59) ayetinde buyurduğu üzere kafirleri dost edindiler, onlara yardımcı oldular, mü’minlere karşı onları desteklediler, onlardan yardım istediler ve onlar için müminlere buğz edip sövdüler. Bu amellerin hepsi İslam’a zıttır ve İslam’ı bozmaktadır. Kitap ve sünnette bu hükme delalet eden değişik deliller vardır. İslam alimleri bu hükmü tefsir, fıkıh ve başka İslami kitaplarda zikretmişlerdir.

Buna rağmen bazı kimseler, bunları hala müslüman saymakta, onların İslam dinini terketmediklerini zannetmektedirler. Bu şaşılacak bir durum değildir. Çünkü Kuran’ı Kerim böyle düşünen (yani; kafirleri dost edinilse bile yine de müslüman kalınacağını sanan) kimselerin olacağını bildirmiştir.

Allah-u Teâlâ  bu konuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor:

"(Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun üzerine de sapıklık hak oldu. Muhakkak ki onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Böylece kendilerinin doğru yolda olduğunu sanıyorlar." (Araf: 30)  (Ed-Düreru’s-Seniye c: 8  s: 190)


4 - Şeyh Abdullatif b. Abdurrahman b. Hasan (Hicri 1293 yılında vefat etmiştir.) şöyle dedi:

"Kuran’ı Kerim’de kafirleri dost edinmeyi şiddetle yasaklayan ayetler vardır. Bu gösteriyor ki temellerin temeli olan tevhid, Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarına karşı savaşmadıkça ve onlardan beri olmadıkça asla sabit, doğru ve sağlam olmaz.

Yine temellerin temeli olan tevhid, Allah-u Teâlâ'nın düşmanlarına buğz etmek ve onları kötülemek suretiyle Allah-u Teâlâ'ya yaklaşılmadıkça asla sağlam ve sabit olmaz.

Allah-u Teâlâ  dostluğun sadece mü’minlerin arasında olması gerektiğini ve kafirlerin ise ancak birbirlerinin dostu olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyuruyor:

"...Eğer siz, onu yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur." (Enfal: 73)

Ayette geçen fitne şirkten başkası değildir. Büyük fesad ise tevhidin, İslam’ın ve bunlarla birlikte Allah-u Teâlâ'nın Kur’an’da verdiği kesin hükümlerin ve düzenin bozulmasıdır..."

(Kafirleri dost edinmeyi yasaklayan ayetleri ziktettikten sonra) sözlerine şöyle devam etti:

"...Nefsine öğüt vermek isteyen kişi bu ayetleri iyice düşünsün ve bu ayetlerin tefsiri için alimlerin sözlerini araştırsın. Sonra insanların bugün içine düştükleri duruma iyice bir baksın!

Eğer Allah-u Teâlâ, doğruyu görmesi için onu muvaffak kılacak olursa, böylece kafirlere karşı cihadı terkeden, onların ayıplarına susan, onlara daima barış gösteren kimsenin bu ayetin hükmüne girdiğini açıkca görür. Hal böyleyken İslam diyarına hakim olmaları için onlara yardımcı olan, onları öven, onların müslümanlardan daha adaletli olduğunu söyleyen, oturma yeri olarak onların diyarını seçen, onların velayetine girmeyi tercih eden ve onların muzaffer olmalarını arzulayan kişinin durumu nasıl olur acaba? Elbette bu, ittifakla apaçık bir şekilde İslam’dan irtidat etmektir.

Allah-u Teâlâ  bu konuda şöyle buyuruyor:

"Kim imanı inkar ederse, onun ameli boşa gitmiş ve ahirette hüsrana uğramış olur." (Maide: 5) (Ed-Düreru’s-Seniye c: 8   s: 324-326)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Kafirleri yüceltmek ve onlara saygı göstermek mertebelidir. En büyük mertebe; onların şanını yüceltmek, İslam’a ve müslümanlara karşı onlara yardımcı olmak  ve sahip oldukları küfür ideolojiyi  ve sapık dinlerini doğrulamaktır. Bu ve bunlar gibi olan şeyleri yapmak küfürdür, kişiyi İslam’dan küfre döndürür. Bunlardan daha aşağı olan ve müslümanı kafir yapmayan mertebeler  vardır. Bunlardan bazıları; küfre kadar ulaşmayan basit meselelerde onlara saygı göstermek, küfür olmayan yazıları yazmaları için mürekkeb vermek v.b. gibi." (Ed-Dürerü’s-Seniye  c: 8     s: 360)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"İmanınızı ve tevhidinizi koruyacak, küfür ve şirk ehline meyletmekten sizi kurtaracak amelleri kuvvetli ve şiddetli bir şekilde bütün gücünüzü  kullanarak işlemeye çalışın..."

(Kafirleri dost edinmeyi yasaklayan birkaç ayet zikrettikten sonra) sözlerine şöyle devam etti:

Allah-u Teâlâ  şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun edinenler ile kafirleri dost edinmeyin! Eğer mü’min iseniz Allah’ tan sakının!" (Maide: 57)

Allah-u Teâlâ'nın bu ayetteki:

"Eğer mü’min iseniz Allah’tan sakının!" sözüne dikkat et! Bu ayetteki "eğer" sözü şart edatıdır. Bunun manası şöyledir: 

"Her kim kafirleri dost edinirse işte o kimse mü’min değildir." (Ed-Dürerü’s-Seniye  c: 8  s: 288)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Allah-u Teâlâ'ya en çok yaklaştıracak amel; Allah-u Teâlâ’nın düşmanı olan müşriklere karşı gelmek, onlara buğzetmek, düşmanlık göstermek ve onlarla cihad etmektir. Ancak bunlar yapıldığında mü’minlerin bırakılıp kafirlerin dost edinilmesi durumundan kurtulunur. Zikrettiğimiz onlara karşı yapılması gereken bu davranışlardan ne kadarı terkedilirse onlar o kadar dost edinilmiş olunur.

Öyleyse İslam’ı temelden sökecek ve onu yıkacak şeylere karşı çok dikkatli olun!

Allah-u Teâlâ  bu konuda şöyle buyuruyor.

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun edinenler ile kafirleri dost edinmeyin! Eğer mü’min iseniz Allah’ tan sakının!" (Maide: 57)

Bu ayet gösteriyor ki; kafirleri dost edinmek imanı yok eder. Kur’an’da bu ayete benzer çok ayetler vardır." (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 9  s: 24)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Kişi şirki sevmeyip tevhidi sevebilir. Fakat buna rağmen müşriklerden beri olmadığı, muvahhidleri dost edinmeyip onlara yardım etmediği için tevhidi bozulur. Böyle yapan bir kimse heva ve hevesine tabi olmuştur. Böylece dinini yıkan, dinde inşa ettiğini yok eden amelleri işlemiştir. Öyle ki müşriklerden beri olmadığı ve muvahhidleri dost edinmeyip onlara yardım etmediği için tevhidin onsuz olmayacağı  bazı temelleri yıkmış, Allah-u Teâlâ'nın sevdiğini sevmediği, Allah-u Teâlâ'nın buğzettiğine buğzetmediği yani; dostluğu ve düşmanlığı kendisini en güzel bir şekilde yaratan için olmadığı için O’nun razı olduğu imanı bozmuştur. Zira bu, Lâ ilâhe illAllah’ın manası ve onun gerektirdiğidir." (Ed-Dürerü’s-Seniye c:8 s: 396)


5 - Şeyh Hamed  b. Atik (Hicri 1301 yılında vefat etmiştir.) şöyle dedi:

"Bir müslüman şirk ehline dost olur ve onlara boyun eğerse dininden irtidat eder. Kur’an ve sünnet bu hükme apaçık bir şekilde delalet etmektedir. Allah-u Teâlâ'nın aşağıdaki sözlerini dikkatle oku!

"Muhakkak ki, kendilerine hidayet belli olduktan sonra gerisin geri eski (küfür) hallerine dönen kimseleri şeytan (böyle yapmaya) teşvik etmiş ve onları uzun emellere sürüklemiştir." (Muhammed: 25)

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

Allah size kitapta: "Allah’ın ayetlerinin  inkar edildiğini veya onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın. (Böyle yaparsanız) elbette siz de onlar gibi olursunuz" diye bir hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya toplayacaktır." (Nisa: 140)

Kuran’ı Kerim’de buna benzer çok deliller vardır." (Ed-Dürerü’s-Seniye  c: 9 s: 263)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Müslümanlara karşı müşriklere yardım etmek, müslümanların gizli hallerini onlara söylemek veya müşrikleri dille savunmak ya da bulundukları duruma rıza göstermek küfür olan amellerdir. Müslümanlardan her kim bunlardan herhangi birisini ikrah altında olmaksızın yaparsa, kafirlere buğzediyor ve müslümanları seviyor olsa bile mürted olur." (Ed-Difa an Ehli’s Sünne  s: 31)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Kafirlere zahiren rıza göstermenin üç durumu vardır. (Birinci durumu söyledikten sonra) şöyle dedi:

İkinci durum: Kafirlerin hükmü altında olmadığı, hatta batınen onlara karşı olduğu halde mal, mevki, vatan veya çocukları için ya da ileride olacak olaylardan korktukları için zahiren onlara itaat eden kimseler mürted olurlar. Onların, kafirleri batınen sevmiyor olmaları kendilerine hiçbir fayda vermez." (Sebiylu’n-Necati ve’l-Fekek  s: 89)


6 - Şeyh Abdullah b. Abdullatif’e (Hicri 1339 yılında vefat etmiştir.) kafirlere karşı "muvalat" ile "tevelli" arasındaki farkın ne olduğu soruldu.

Bu soruya şöyle cevap verdi:

"Tevelli İslam milletinden çıkartan bir küfürdür. Bu şöyle olur; kafirleri müdafa etmek, malla, bedenle veya  fikirle müslümanlara karşı onlara yardım etmektir.

"Muvalat ise" küfür değil, büyük günahlardandır. Tıpkı kafirlere yazı yazmaları için mürekkeb sunmak, yazmaları için kalem açmak veya onlara tebessüm etmek veya ellerinden düşen kırbacı yerden alıp onlara vermek gibi..." (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 8 s: 422)

Bir başka yerde şöyle diyor:

"Her kim müslümanlara karşı herhangi bir şeyle kafirlere yardımcı olursa, işte o kimse apaçık bir şekilde mürted olup İslam milletinden çıkmış olur." (Ed-Dürerü’s-Seniye c:10 s: 429)

Şeyh Abdullah b. Abdullatif, Cezirat’ul Arap ve Umman ahalisine, hristiyanlara dost olmaktan onları sakındıran ve onlara karşı cihadı teşvik eden uzun bir mektup yazdı. Bu mektupta şöyle geçmektedir:

"İslam’ı bilmek, onun hükümlerini tatbik etmek  ve onun dışındaki bütün dinlerden beri olmak Kur’an ayetlerinin ve sahih hadislerin gereğidir. Buna rağmen zamanımızda müslüman olduklarını iddia edenlerin bütün bunlardan uzak durduklarını görmekteyiz. İşte bu tavır insanların çoğunu öyle bir hale getirdi ki küfür milletinden nefret etmediler, onlara karşı cihadı terkettiler, hatta kafirlerin itaati altına girip onlara meylettiler. Böylece dinlerini bozmayı dünyalarının ıslahına tercih ettiler. Kur’an’ı gece gündüz okudukları, onunla ders yaptıkları halde içindeki emir ve yasakları terkettiler. Şüphesiz ki bu amel İslam irtidadının en büyüğüdür ve İslam milletinden başka bir millete katılmak, hristiyan milletine girmektir. (Bundan Allah’a sığınırız.) Sanki fetret döneminde yaşayan  ya da kendisine rasullerin tebliğinin nurundan herhangi birşey ulaşmayan bir kavmin durumuna düştünüz. Yoksa Allah-u Teâlâ’nın şu ayetlerini unuttunuz mu?

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

"Onlardan çoğunun küfredenleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir. Onlar azabta temellidirler. Eğer Allah’a, nebiye ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasıklardır." (Maide: 80-81)

"(Ey Muhammed!) kendi millet (ve din)lerine tabi olmadığın müddetçe yahudi ve hristiyanlar senden (hiçbir zaman) razı olmazlar. (Onlara) de ki: "Muhakkak ki yalnız Allah’ın gösterdiği yol doğru yoldur." (Ey Muhammed!) Sana ilim geldikten sonra eğer onların hevalarına uyarsan senin için Allah’ tan başka ne bir veli (dost) ve ne de bir yardımcı vardır." (Bakara: 120)

Biliniz ki kafirlerin itaati altına girmek, onların milletine tabi olmak İslam milletinden ayrılmaktır.

Allah-u Teâlâ  başka ayetlerde şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun edinenler ile kafirleri dostlar edinmeyin! Eğer mü’min iseniz Allah’ tan sakının! Namaza çağırdığınızda, onu alay ve oyun edinirler. İşte bu, onların akletmeyen bir kavim olmalarındandır." (Maide: 57-58)

"Münafıklara, gerçekte kendileri için acı verici bir azab olduğunu müjdele! Mü’minlerden başka kafirleri dostlar edinen o kimseler onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Şüphesiz ki bütün izzet sadece Allah’ındır. Allah size kitapta: "Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini veya onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın. (Böyle yaparsanız) elbette siz de onlar gibi olursunuz" diye bir hüküm indirdi. Muhakkak ki Allah münafıkları ve kafirleri cehennemde biraraya toplayacaktır." (Nisa: 138-140)

"Ey iman edenler! Siz (mü’minler)den başkasını sırdaş edinmeyin. (Zira) onlar size kötülük vermekten geri durmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi de arzularlar. (Öyle ki) onların kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri (kin) ise çok daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız (ibret alasınız diye) ayetleri size açıkladık." (Ali İmran: 118)     

Kafirleri dost edinmeyi, onların itaati altına girmeyi yasaklayan çok ayetler vardır...." (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 8 s: 11-12)

Devamında şöyle diyor:

"Sizin toprağınıza yerleşen, kendilerinin itaati altına girmenizi isteyen mel’un hristiyan taifesi hakkında Allah-u Teâlâ  şöyle buyuruyor:

"Doğrusu: "Muhakkak ki Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre girmişlerdir. Bir tek olan ilahtan başka ilah yoktur. Şayet söylediklerinden vazgeçmezlerse onlardan inkar edenlere muhakkak can yakıcı bir azab dokunacaktır." (Maide:  73)

"Doğrusu; "muhakkak ki Allah, Meryem oğlu Mesih’tir" diyenler küfre girmiştir..." (Maide: 72)     

(Daha başka ayetler zikrettikten sonra) sözlerine şöyle devam etti:

"...Bu ayetlerdeki sakındırma ve yasaklamalardan daha şiddetlisi var mıdır acaba?

Selim fıtrata sahip olan, duyabilen ve görebilen bir kişi bu ayetleri okuduktan sonra bu mesele hakkında şüphe eder mi hiç?

Bunlardan ancak dünya metaını isteyen ve ahireti unutan kimse şüphe eder ve bunların aksini iddia eder. İşte böyle kimselere itibar edilmez önem verilmez. Çünkü böyle kimseler, gerçeği göremeyen ve kalbleri kör olan kimselerdir." (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 8   s: 15)

Sözlerine devamla şöyle diyor:

"...Her kim kafirlere meyleder, onların itaati altına girer ve onlara dostluk gösterirse işte o kimse Allah’a ve rasulüne savaş açmıştır ve İslam dininden dönmüştür. İşte böyle kimselere karşı düşmanlık ilan etmek ve cihad yapmak artık farz olur. O halde sizler sadece Rabbiniz’den yardım isteyin ve hiç bir meselede küfür ehlinden yardım istemeyin." (Ed-Dürerü’s-Seniye  c: 8  s: 22)


7 - Şeyh Muhammed b. Abdullatif (Hicri 1369 yılında vefat etmiştir.) şöyle dedi:

Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:

"Kim müşrik bir kimseyle haşir neşir olur veya onunla oturursa o da aynen onun gibidir." (Ebu Davud ve başkaları rivayet ettiler.)

Bu hadisi okuyan müslüman bir kimse, kafirlerle her haşir neşir olması veya onlarla her oturması durumunda  kafir olacağını anlamamalıdır. Zira bu hadisin manası şöyledir:

"Müşriklerin arasından uzaklaşma imkanı olmadığı için kafirlerin zoruyla müslümanlara karşı onlarla beraber savaşa çıkan kimse öldürülmesi ve malının alınması bakımından aynen kafirler gibidir. Fakat bu, küfür konusunda onlar gibidir demek değildir. Böyle bir kimse şayet kafirlerle beraber müslümanlara karşı isteyerek savaşa çıkar veya müslümanlara karşı  ister bedeniyle, isterse malıyla kafirlere yardımcı olursa, böyle bir durumda bu kimsenin küfür konusundaki hükmü şüphesiz aynen onların hükmü gibidir." (Ed-Dürerü’s-Seniye c: 8  s: 456)