Müslümanlara Karşı Kafirlere Yardım Etmenin Hükmü - MALIKI ALIMLERİ

Ebu Abdullah el-Kurtubi şöyle dedi:

"Allah-u Teâlâ'nın:

"Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır." (Maide: 51) ayetinin manası şudur:

Kim müslümanlara karşı kafirleri desteklerse  hükmü onların hükmü gibidir, yani mürdet olmuştur. Bir müslüman mürted olduğunda, diğer müslümana mirasçı olamaz. Kafirleri destekleyen ise İbni Ubey b. Selül idi. Bu ayetin hüküm kıyamete kadar bakidir ve kafirlere dostluğu kesen kesin bir hükümdür." (Kurtubi Tefsiri c: 6    s: 217)


b - İmam el-Berzeli’nin "El-kada" kitabında şöyle geçmektedir:

"Müslümanların emiri olan Yusuf b. Taşfiyn Ellemtuni, Şibilya hakimi olan İbni Abbad el-Endulisi’nin müslümanlara karşı yardım istemek için kafirlere yazmış olduğu mektubla ilgili hükme dair zamanındaki alimlerden  fetva istemiştir. Zamanındaki bütün alimler böyle yapması sebebiyle onun irtidat edip kafir olduğuna dair hüküm verdiler. Bu olay  yaklaşık hicri 480 senesinde gerçekleşmiştir." (El İstiksa Liahbar  Duvel El-Mağrip El-aksa  c: 2 s: 75)


c - Hicri 984 senesinde buna benzer bir hadise daha ceryan etmiştir.

Merrakiş hakimi olan Muhammed b. Abdullah es-Sadi, müslüman olan amcası Ebu Mervan el-Muttasım Billah’a karşı kafir olan Portekiz kralından yardım istedi. Kafirden müslümana karşı yardım istediğinden dolayı o zamanın bütün Maliki alimleri onun küfrüne ve irtidadına hükmettiler. (El İstiksa Liahbar Duvel el-Magrip el-Aksa  c:2 s:70)


d -

Meşhur büyük bir alim olan Ebu Abdullah  Ahmed b. Muhammed Şeyh Alliş  diye bilinen alime (Hicri 1299 senesinde vefat etmiştir.) şöyle bir soru soruldu:

"Kafirler bir müslüman ülkesini işgal ettiklerinde hicret etmeyip orada kalan müslümanın hükmü nedir?"

Bu alim kendisine sorulan soruya uzunca bir cevap verdi. Cevabında şöyle geçmektedir:

"İslam’ın aziz olduğu ilk yıllarda şirk olan böyle bir dostluk  yoktu. Kafirlere gösterilen bu dostluk  ancak yüzlerce sene sonra İslam imamlarının ve müctehidlerinin  ortadan kalktığı zamanda  vuku bulmuştur. Bu sebeble İslam müctehidleri bu meselenin hükmüne hiç değinmemişlerdir. Bu tür dostluk hicri 500 yılında ve ondan sonra mel’un olan hristiyanların (Allah onları yok etsin) Sıkılya adasını istila etmesiyle vuku bulmuştur." (Fethu’l Aliy  El-Malik c: 1  s: 375)


e -

 Fas alimlerinden olan Ebu el-Hasan Ali b. Abdusselam  et-Tesavvuli’ye (Hicri 1311 yılında vefat etmiştir.) cihat çağrısına icabet etmeyip Fransızlara müslümanların haberini veren, bazen hristiyanlarla birlikte  müslümanlara karşı savaşa katılan Cezayir’deki bazı kabilelerin hükmü hakkında soruldu. O şöyle cevap verdi:

"Vasfettiğiniz kişilerle aynen kafirlerle şavaşıldığı gibi savaşılır. Çünkü kafirlerle dost olan kimseler aynen onlar gibi kafir olurlar. Zira Allah-u Teâlâ  bu konuda  şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalim kavme hidayet etmez." (Maide: 51)

Kafirlere meyletmemeleri, müslümanlara karşı onları desteklememeleri ve müslümanların haberini onlara ulaştırmamaları şartıyla cihad çağrısına icabet etmeyecek olurlarsa bu durumda onlara sadece bagiye taifesi gibi savaş açılır." (Ecvibet et-Tesevvuli  Ala Meseil el-Emir Abdulkadir el-Cezairi s: 21)